Arama motoruna yazın efendim. Sansarak Kanyonu. Muhtemelen birkaç fotoğrafa baktıktan sonra ilktepkiniz vayyy vayyy vayyy demek olacaktır. Biraz daha araştırmanız derinleşince Bursa' da zortrekking parkurları arasında. Hay Allah ya dediğinizi duyar gibiyim :-) Belki de kendi sesimi duyuyorumdur :-)
Keşif için nereye gitsek derken Sansarak Köyü muhtarı İsmail Abimizi aradım. Telefonda 10 dakika görüşme yaptıktan sonra, dedim ki biz burayı görmeliyiz. Çok güzel anlattı telefonda, anlata anlata bitiremedi :-) Tamam tamam geliyoruz dedim.
25 Mayıs Pazar
Yine üç keçi düştük yola. Keşifte bu hafta Nilüfer ile bize İlhan eşlik edecek. Bir gün öncede görüşmüştük, baktım İlhan bizden daha heyecanlı. Dedik çok güzel olucak :-)
Sansarak Köyü; Bursa'nın İznik İlçesi'ne bağlı 750 yıllık tarihi geçmişe sahip Osmanlı köylerinden biri. İznik' e 17 km uzaklıkta, Samanlı Dağları ile Karasu vadisi arasında kurulmuş tipik manav köyü. İznik ilçe merkezine vardıktan sonra, Bilecik yolu başlangıcından 1-2 km sonra Sansarak tabelasından sola dönüş yaparak köye ulaşıyoruz. Yollar virajlı olduğu için benim çevreyi gözlemleme şansım fazla olamadı ama renklerin dansı çoktan başlamış buralarda.Köye girdiğinizde dikkatinizi evlerin kerpiç olması çekiyor. Aylardır o kadar çok köy gezdik ki istikamet artık belli. Minareyi gör, camiyi bul, pıt yanında köy kahvesi :-) Çok aradık dermişim ama bulduk.Muhtar İsmail Abimiz ayakta karşılıyor bizi. Başlıyor anlatmaya. Köyde 104 hane var ve ortalama nüfus sayısı 600 kişi. Kahvaltı edicez malum 2 saatlik yoldan geldik. Çay olmazsa olmaz. O da ne ...
Çaylar burda açık odun ateşinde pişiyor. Tavşan kanı valla. Kaldı mı böylesi ya derseniz kalmış işte :-) Lezzeti ise doyumsuz. İçtikçe içesi geliyor insanın ki biz de zaten öyle yapıyoruz :-) Bu kadar lezzetli çay içtiğimi hatırlamıyorum. Hep bir ağızdan başlıyorlar anlatmaya. Domatesimiz,fasulyemiz çok güzeldir. Mutlaka Ağustos ayında gelmelisiniz diyorlar. Not ediyoruz hemen. Domatesimize İstanbul' da kanyon domatesi derler diyorlar gülüşüyoruz :-)
İsmail dede 94 yaşında. Köyün en yaşlılarından. Anlatıyor Kemal Sunal geldi, şalvar giydi diye :-) Buruk bir gülümseme kaplar ya içinizi. Eskiyi hatırlarsınız bir an olsun. Rahmet istedi. Yıldızlar yağsın üzerine, mekanı cennet olsun. Kemal Sunal filmlerini sevmeyen var mı, ben tanımıyorum...
Davacı filmi burda çekilmiş. Nasıl çekildiğini bile hatırladığı kadarıyla anlatıyor.
Çok başka insandı beeeee diyor uzatarak :-)
Filmin çekildiği evde hala yaşayanlar var. Evi görmek bile eski Yeşilçam filmlerine götürüyor insanı.
Görmek bile güzeldi.
Köyden ayrılarak, kanyona doğru hareket etmeye başlıyoruz.
Yarım saat orman içi patikadan yürüyoruz kanyona ulaşmak için. Patika yolların altında köy halkının kayalı dere adını verdiği derenin su sesi yol boyunca eşlik ediyor bize.
Kanyon içerisinde irili ufaklı birçok şelale ve gölet var.
Doğanın bağrında, heyecan ve merakla başlıyoruz yol boyunca fotoğraf çekerek yürümeye. Doğada bıraktığımız her ayak iyimiz adeta ruhumuzu dinlendiriyor.
Yürüdüğümüz yol tam bir görsel şölen. Her renk var çevremizde. Yollar dar, keçi yolları :-)
rehberlik eden İsmail Abimiz kanyona her az kaldı dediğinde, heyecanımız kat ve kat artıyor, merak duygumuz gittikçe amberleşiyor.
Ve kanyondayız.
Vay arkadaş :-) Muhteşem
Kanyon girişinde açıkçası biraz zorlu ama yapılamayacak derecede zor değil. Çok zevkli. Kayaların üzerinden atlamak, suyla samimi olmak falan işte :-) Belli ki bugün bolca ıslanıcaz.
Biraz kanyonda ilerledikten sonra, dev kazanı olan köylülerin döner şelale adını verdikleri gölete geliyoruz ki İlhan dayanamayıp yüzüyor.
Biraz cesaret derken, bakmışız ki yüzüyor.
Kayaların sulak yerlerinde salyangozlar var. Bolca fotolarını çektik canların. Ağaçların yapraklarından neredeyse gökyüzü gözükmüyor. Son derece heyecan verici bir doğaya sahip. Saklı cennet derken doğru demişler...
Kanyon geçişimiz yaklaşık 4 km ve ortalama 4 saat sürdü.
Derenin zaman zaman içinden, bazen de yanındaki patikadan yürüdük. Kanyonda gün içinde normal yürüyüş yaptığımızı hatırlamıyorum nerdeyse:-) Kaç kez tırmandım, kaydım, süründüm bilmiyorum. Yarı belimize kadar su içine girdiğimiz anlar oldu. Tün gün boyunca acaba sağ ayakla mı bassam yoksa solla mı vb. düşünceler geçti durdu zihnimden. Buraya deliye üstüne para versen gelmez dediğim, ofladığım pufladığım çok oldu :-)
El değmemiş tabiatı, el değmemiş güzelliğe sahip. Kuru gidip, kuru dönme şansınız nerdeyse imkansız.
Değer miydi derseniz değerdi :-) Kayalardan tutunarak, sulara bata çıka yürümeye çalışmak tarif edilemez bir duygu. Suyun içinde yürümek ise inanılmaz keyif verici.
Kayalardan atlamaya çalışırken, sıkıntılı ve heyecanlı anlarda yaşadık. Hepsinden önemlisi birbirimize yeri geldi el olduk, yeri geldi ayak olduk. Destek olduk...
Kanyon geçişi benim ilk deneyimim açıkçası. Bilseydim bu kadar güzel ve zevkli olduğunu mutlaka daha önce denerdim. Benim için muhteşem bir deneyimdi.
Tadı damağımda kaldı desem sanırım eksik demiş olmam.
Diyeceğim o dur ki mutlaka gidip görmelisiniz...