Birçoğumuz sokak aralarında saatlerce koşup oynadığımız, saklambaç oynadığımız zamanları hatırlarız.Bizler saatlerce mahalle arkadaşları ile bisiklete binen, eğlenmekten zamanı unutan, annemiz " haydi yeter, artık eve " diyene kadar sokakta oynayan çocuklardık.
Sanırım bizler şanslı çocuklardık. Papatyalardan taç yapar, gelincik çiçeklerinden şurup yapmaya çalışır bir türlü yapamazdık :-) Ne dense bir türlü tadını tutturamaz, tekrar tekrar denerdik. Çiçekler, yeşillikler evimizin hemen arka bahçelerindeydi. Komşusunun bahçesindeki meyve ağaçlarına tırmanmayan var mı ki aramızda :-)
Şimdiki çocuklar açık havada doyasıya koşturamıyorlar. Doğanın varlığından habersiz, şehir yaşamı içerisinde, genelde bilgisayar başında vakit geçiriyorlar. Teknoloji hayatımıza bu kadar girmişken onları da bilgisayardan veya tabletten uzak tutmak haliyle oldukça güç oluyor. Artık çocuk olmak bile çok zor. O kadar yoğun programları var ki. Bir etkinlikten, diğer bir etkinliğe koşturup duruyorlar. Üzülerek diyorum ki çocukların en büyük oyun alanları alışveriş merkezleri oldu. Sokakların trafik açısından güvenli olmaması ve oyun alanlarının daralması belki de en önemli sebeplerinden birisi. Hal durum böyle olunca çocuklar doğayı tanımadan büyüyor.
Doğayı ve doğal yaşamı seviyorsanız eğer, doğanın bağrında, tüm renk cümbüşünün içinde, kuş sesleriyle zaman geçirmenin eşsiz bir duygu olduğunu bilirsiniz. Ayak izlerinizden geriye hoş sohbetleriniz kalır.Doğadan aldığınız her fotoğraf karesine ayak sesleriniz eşlik eder. Paylaşmanın bin bir çeşidini görürsünüz. Yeri gelir birbirimizin çantasını taşır, yeri gelir bir parça ekmeği beş parçaya bölersiniz.
Şimdiki çocuklar açık havada doyasıya koşturamıyorlar. Doğanın varlığından habersiz, şehir yaşamı içerisinde, genelde bilgisayar başında vakit geçiriyorlar. Teknoloji hayatımıza bu kadar girmişken onları da bilgisayardan veya tabletten uzak tutmak haliyle oldukça güç oluyor. Artık çocuk olmak bile çok zor. O kadar yoğun programları var ki. Bir etkinlikten, diğer bir etkinliğe koşturup duruyorlar. Üzülerek diyorum ki çocukların en büyük oyun alanları alışveriş merkezleri oldu. Sokakların trafik açısından güvenli olmaması ve oyun alanlarının daralması belki de en önemli sebeplerinden birisi. Hal durum böyle olunca çocuklar doğayı tanımadan büyüyor.
Doğayı ve doğal yaşamı seviyorsanız eğer, doğanın bağrında, tüm renk cümbüşünün içinde, kuş sesleriyle zaman geçirmenin eşsiz bir duygu olduğunu bilirsiniz. Ayak izlerinizden geriye hoş sohbetleriniz kalır.Doğadan aldığınız her fotoğraf karesine ayak sesleriniz eşlik eder. Paylaşmanın bin bir çeşidini görürsünüz. Yeri gelir birbirimizin çantasını taşır, yeri gelir bir parça ekmeği beş parçaya bölersiniz.
Doğa yürüyüşü başlı başına inanılmaz keyif verici. Bir de çocuklar eşlik ediyorsa eğer, kuş sesleriyle çocuk sesi de birleşince o yürüyüşün tadı damağında kalıyor insanın.
Bizim doğa yürüyüşü etkinliklerimize şu ana kadar Ege Onat, Coşkun ve Yağız katıldı. Ege 10, Coşkun 13, en küçüğümüz Yağız'ımız ise 6 yaşında. Onların olduğu etkinlikler ise bambaşka güzeldi.
Çocuk kelimesini yazmak bile içime huzur veriyor. Nedendir bilinmez çocuklarımızı yazmak istedim size. Bizlerden o kadar farklılar ki.
Doğada sanılanın aksine bizlerden daha dikkatli ve çevrelerinde gördüklerine çok farklı tepkiler veriyorlar. Algıları inanılmaz derecede açık. Biz yürürken nereye basacağımızı bile hesaplarken, onlar özgürce yürüyorlar. Bizler doğadan güzel fotolar çekmenin sevdasına düşmüşken, belki de yürürken gördüklerinin tadını sadece onlar çıkarıyor.
Doğada sanılanın aksine bizlerden daha dikkatli ve çevrelerinde gördüklerine çok farklı tepkiler veriyorlar. Algıları inanılmaz derecede açık. Biz yürürken nereye basacağımızı bile hesaplarken, onlar özgürce yürüyorlar. Bizler doğadan güzel fotolar çekmenin sevdasına düşmüşken, belki de yürürken gördüklerinin tadını sadece onlar çıkarıyor.
Alaçam şelale yürüyüşümüze Yağız da katıldı. Yağız 6 yaşında. Söz konusu 6 yaşındaki bir çocuksa eğer malum herşeyi düşünmeniz gerekli. Sıkılırsa diye uçurtma bile aldık :-) Sabah Fulya ile ayaküstü sohbetimizde yürüyebilir mi acaba dedik durduk birbirimize :-) Haklı. Anne olarak endişeli olması çok normal. Nilüfer ile bir ara yan yana geldik, dedik ki yürüyemezse ne yaparız diye. Gözümüze Cüneyt'i kestirdik malum sportif yapılıdır arkadaşımız :-) Amannn, düşünmeye gerek yok, çantaya oturtturur ,Cüneyt sırtında taşır dedik kendi kendimize :-)
Vayyy arkadaş :-) Yağız parkuru en başta bitirdi :-) Yürümesinin güç olacağını düşünen bizler, inanın ona zor yetiştik. Yağız' ın dışında Ege ve Coşkun'da öyleydi. Gerçekten yorulmuyorlar ya da yorulduklarını anlamıyorlar. Enerjilerine hayran olmamak elde değil. Bizim üç küçük keçimiz değişik parkurlarda hep en önce bitirdiler valla :-) Hele ki Yağız daha 6 yaşında tam 7 km orman içi patikada yürüdü ki hem de bizi hiç yormadan. Gerçi bir ara ısırgan ile tanışınca çığlık atsada o bile bir iki dakika sürdü :-)
Vayyy arkadaş :-) Yağız parkuru en başta bitirdi :-) Yürümesinin güç olacağını düşünen bizler, inanın ona zor yetiştik. Yağız' ın dışında Ege ve Coşkun'da öyleydi. Gerçekten yorulmuyorlar ya da yorulduklarını anlamıyorlar. Enerjilerine hayran olmamak elde değil. Bizim üç küçük keçimiz değişik parkurlarda hep en önce bitirdiler valla :-) Hele ki Yağız daha 6 yaşında tam 7 km orman içi patikada yürüdü ki hem de bizi hiç yormadan. Gerçi bir ara ısırgan ile tanışınca çığlık atsada o bile bir iki dakika sürdü :-)
Gözlemlediğimi yazıyorum, aslında çocuklar doğada ihtiyaçları olan özgürlüğü gideriyorlar. Onların açık havada koşmaya, kırlarda yuvarlanmaya, keşfetmeye, koklamaya, dokunmaya ihtiyaçları var. Çiçeklere, yapraklara dokunurken bile öyle özenli davranıyorlar ki, el değmemiş doğanın gayet farkındalar. Özgüvenleri o kadar yüksek ki.
Yola yeni çıkmıştık. Yağız yanımdaydı. Sağına soluna şöyle bir bakındı. Nerden yürüyeceğiz dedi. Dedim ki ' bak tatlım bunlara patika deriz, diğer adı keçi yolu, bunların arasından yürüyeceğiz ' .Ben sadece tek bir cümle kurdum, Yağız şelaleye kadar en önde giderek cümlemin noktasını koydu :-)
An geldi burda ne kadar yaşayacağız diye sordu, an geldi bunlar ne anneeee diye bağıran çocuk sesi :-) Herşey için soruları ve soruları için cevapları var.
Üç küçük keçimizin yaş grupları birbirinden farklı. O yüzden doğada verdikleri tepkilerde farklı. Mesela yaşı gereği Yağız herşeyi sorgularken, Ege dağcı olmaya karar verdi :-) Coşkun ise teyzesinin çantasını taşımalı :-) Çok ağırmış, o taşıyabilirmiş :-) Belki de hepsinin tek ortak noktası keşfetme merakları. Malum doğada karşılaştıkları böcekleri inceleme çabalarını ve dokunma isteklerini es geçmemek lazım :-)
Katıldıkları ayrı etkinliklerde, her biri bizlerle her şeyi paylaştı. Çay demlerken,yemeği hazırlarken yardım ettiler. Yağız' ın şelaleye vardığımızdaki çığlıklarını sanırım hala herkes hatırlıyordur :-) Ne kadar burda yaşayacağız diye sorduğunda, birkaç saatliğine dediğimizde her ne kadar dudağını aşağı düşürse de anne şelale, anne şelale diyerek kahkahalar attı.
Her biri kırlarda yuvarlandı, uçurtma uçurdular,şen kahkahaları kuş sesleriyle birbirine karıştı. Biz büyüklerle geçirdikleri gün boyunca gülücükleri yüzlerinden hiç eksik olmadı.
Yoruldular evet. Akşam dönüşte her biri annesinin omzunda uyuyakaldı. O hallerini hatırlamak bile güzel bir tebessüm bırakıyor insanın yüzünde.
Doğa ile aralarında bağ kuruldu. Doğada yürüyüş yapmaktan çekinmediler. İnanıyoruz ki, her biri geçirdikleri o günü hayatları boyunca unutmayacaklar.
Çocuklarımıza anlattığımız masallar bile orman ve hayvan sevgisi değerlerinin kazanımı üzerine.
Sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak, çocuklarımızı doğa ile tanıştıralım.
Hayatımızda bir değişiklik yaparak, çocukluğumuzda eksik olmayan uçurtmalarımızı, çocuklarımızla beraber kırlarda uçuralım...
Yola yeni çıkmıştık. Yağız yanımdaydı. Sağına soluna şöyle bir bakındı. Nerden yürüyeceğiz dedi. Dedim ki ' bak tatlım bunlara patika deriz, diğer adı keçi yolu, bunların arasından yürüyeceğiz ' .Ben sadece tek bir cümle kurdum, Yağız şelaleye kadar en önde giderek cümlemin noktasını koydu :-)
An geldi burda ne kadar yaşayacağız diye sordu, an geldi bunlar ne anneeee diye bağıran çocuk sesi :-) Herşey için soruları ve soruları için cevapları var.
Üç küçük keçimizin yaş grupları birbirinden farklı. O yüzden doğada verdikleri tepkilerde farklı. Mesela yaşı gereği Yağız herşeyi sorgularken, Ege dağcı olmaya karar verdi :-) Coşkun ise teyzesinin çantasını taşımalı :-) Çok ağırmış, o taşıyabilirmiş :-) Belki de hepsinin tek ortak noktası keşfetme merakları. Malum doğada karşılaştıkları böcekleri inceleme çabalarını ve dokunma isteklerini es geçmemek lazım :-)
Katıldıkları ayrı etkinliklerde, her biri bizlerle her şeyi paylaştı. Çay demlerken,yemeği hazırlarken yardım ettiler. Yağız' ın şelaleye vardığımızdaki çığlıklarını sanırım hala herkes hatırlıyordur :-) Ne kadar burda yaşayacağız diye sorduğunda, birkaç saatliğine dediğimizde her ne kadar dudağını aşağı düşürse de anne şelale, anne şelale diyerek kahkahalar attı.
Her biri kırlarda yuvarlandı, uçurtma uçurdular,şen kahkahaları kuş sesleriyle birbirine karıştı. Biz büyüklerle geçirdikleri gün boyunca gülücükleri yüzlerinden hiç eksik olmadı.
Yoruldular evet. Akşam dönüşte her biri annesinin omzunda uyuyakaldı. O hallerini hatırlamak bile güzel bir tebessüm bırakıyor insanın yüzünde.
Doğa ile aralarında bağ kuruldu. Doğada yürüyüş yapmaktan çekinmediler. İnanıyoruz ki, her biri geçirdikleri o günü hayatları boyunca unutmayacaklar.
Çocuklarımıza anlattığımız masallar bile orman ve hayvan sevgisi değerlerinin kazanımı üzerine.
Sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak, çocuklarımızı doğa ile tanıştıralım.
Hayatımızda bir değişiklik yaparak, çocukluğumuzda eksik olmayan uçurtmalarımızı, çocuklarımızla beraber kırlarda uçuralım...