Keçiyolu
Doğa Sporları Grubu
10 Şubat 2015 Salı
Doğaya Dair...
''Dağlar insanın ceşmesidir, tıpkı nehirlerin, buzulların ve bereketli toprakların olduğu gibi büyük şairler, filozoflar, peygamberler, düşünceleri ve eylemleri dünyayı değiştiren yetenekli tüm insanlar, dağlardan inmiştir.'' JOHN MUIR
Doğaya her türlü düşünceden arınmış ufak bir çocuk gözüyle bakın. O zaman göreceğiniz renkleri, duyacağınız melodileri hiçbir müzede ve konser salonunda bulamazsınız.
Ralph Waldo Emerson
İlkbaharda usul usul yürü; toprak ona hamiledir. (Kızılderili Atasözü)
En büyük mesafeler,asla haritada görünenler değildir. (John Fowles)
Dağlara tırmanın, onların iyi haberlerini alın. Tabiatın barışı, güneş ışınlarının ağaçlardan süzüldüğü gibi içinize akacak, rüzgarlar tazeliklerini size estirecek ve enerjinizi fırtınalarda depolarken, dertleriniz de sonbahar yaprakları gibi uçup gidecektir.
(John Muir)
Yavaş yavaş ölürler, seyahat etmeyenler. (Pablo Neruda)
Yürünmemiş yol, yol değildir. (Oruç Aruoba)
Gezmek vahşi bir şeydir. Sizi yabancılara güvenmeye ve alışık olduğunuz ev ve arkadaş konforunu kaybetmeye zorlar. Dengenizi kaybedersiniz. Zorunlu şeyler (Hava, uyku, rüyalar, deniz, gökyüzü) haricinde hiçbirşey sizin değildir. Her şey, sonsuzluğa veya ne hayal edersek ona yönelir.
Cesare Pavese)
Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki.
Friedrich Nietzsche
Tabiat aşkı, insanın ümitlerini boşa çıkarmayan yegane aşktır.
Honore de Balzac
19 Haziran 2014 Perşembe
Doğadaki Çocuk Sesi
Birçoğumuz sokak aralarında saatlerce koşup oynadığımız, saklambaç oynadığımız zamanları hatırlarız.Bizler saatlerce mahalle arkadaşları ile bisiklete binen, eğlenmekten zamanı unutan, annemiz " haydi yeter, artık eve " diyene kadar sokakta oynayan çocuklardık.
Sanırım bizler şanslı çocuklardık. Papatyalardan taç yapar, gelincik çiçeklerinden şurup yapmaya çalışır bir türlü yapamazdık :-) Ne dense bir türlü tadını tutturamaz, tekrar tekrar denerdik. Çiçekler, yeşillikler evimizin hemen arka bahçelerindeydi. Komşusunun bahçesindeki meyve ağaçlarına tırmanmayan var mı ki aramızda :-)
Şimdiki çocuklar açık havada doyasıya koşturamıyorlar. Doğanın varlığından habersiz, şehir yaşamı içerisinde, genelde bilgisayar başında vakit geçiriyorlar. Teknoloji hayatımıza bu kadar girmişken onları da bilgisayardan veya tabletten uzak tutmak haliyle oldukça güç oluyor. Artık çocuk olmak bile çok zor. O kadar yoğun programları var ki. Bir etkinlikten, diğer bir etkinliğe koşturup duruyorlar. Üzülerek diyorum ki çocukların en büyük oyun alanları alışveriş merkezleri oldu. Sokakların trafik açısından güvenli olmaması ve oyun alanlarının daralması belki de en önemli sebeplerinden birisi. Hal durum böyle olunca çocuklar doğayı tanımadan büyüyor.
Doğayı ve doğal yaşamı seviyorsanız eğer, doğanın bağrında, tüm renk cümbüşünün içinde, kuş sesleriyle zaman geçirmenin eşsiz bir duygu olduğunu bilirsiniz. Ayak izlerinizden geriye hoş sohbetleriniz kalır.Doğadan aldığınız her fotoğraf karesine ayak sesleriniz eşlik eder. Paylaşmanın bin bir çeşidini görürsünüz. Yeri gelir birbirimizin çantasını taşır, yeri gelir bir parça ekmeği beş parçaya bölersiniz.
Şimdiki çocuklar açık havada doyasıya koşturamıyorlar. Doğanın varlığından habersiz, şehir yaşamı içerisinde, genelde bilgisayar başında vakit geçiriyorlar. Teknoloji hayatımıza bu kadar girmişken onları da bilgisayardan veya tabletten uzak tutmak haliyle oldukça güç oluyor. Artık çocuk olmak bile çok zor. O kadar yoğun programları var ki. Bir etkinlikten, diğer bir etkinliğe koşturup duruyorlar. Üzülerek diyorum ki çocukların en büyük oyun alanları alışveriş merkezleri oldu. Sokakların trafik açısından güvenli olmaması ve oyun alanlarının daralması belki de en önemli sebeplerinden birisi. Hal durum böyle olunca çocuklar doğayı tanımadan büyüyor.
Doğayı ve doğal yaşamı seviyorsanız eğer, doğanın bağrında, tüm renk cümbüşünün içinde, kuş sesleriyle zaman geçirmenin eşsiz bir duygu olduğunu bilirsiniz. Ayak izlerinizden geriye hoş sohbetleriniz kalır.Doğadan aldığınız her fotoğraf karesine ayak sesleriniz eşlik eder. Paylaşmanın bin bir çeşidini görürsünüz. Yeri gelir birbirimizin çantasını taşır, yeri gelir bir parça ekmeği beş parçaya bölersiniz.
Doğa yürüyüşü başlı başına inanılmaz keyif verici. Bir de çocuklar eşlik ediyorsa eğer, kuş sesleriyle çocuk sesi de birleşince o yürüyüşün tadı damağında kalıyor insanın.
Bizim doğa yürüyüşü etkinliklerimize şu ana kadar Ege Onat, Coşkun ve Yağız katıldı. Ege 10, Coşkun 13, en küçüğümüz Yağız'ımız ise 6 yaşında. Onların olduğu etkinlikler ise bambaşka güzeldi.
Çocuk kelimesini yazmak bile içime huzur veriyor. Nedendir bilinmez çocuklarımızı yazmak istedim size. Bizlerden o kadar farklılar ki.
Doğada sanılanın aksine bizlerden daha dikkatli ve çevrelerinde gördüklerine çok farklı tepkiler veriyorlar. Algıları inanılmaz derecede açık. Biz yürürken nereye basacağımızı bile hesaplarken, onlar özgürce yürüyorlar. Bizler doğadan güzel fotolar çekmenin sevdasına düşmüşken, belki de yürürken gördüklerinin tadını sadece onlar çıkarıyor.
Doğada sanılanın aksine bizlerden daha dikkatli ve çevrelerinde gördüklerine çok farklı tepkiler veriyorlar. Algıları inanılmaz derecede açık. Biz yürürken nereye basacağımızı bile hesaplarken, onlar özgürce yürüyorlar. Bizler doğadan güzel fotolar çekmenin sevdasına düşmüşken, belki de yürürken gördüklerinin tadını sadece onlar çıkarıyor.
Alaçam şelale yürüyüşümüze Yağız da katıldı. Yağız 6 yaşında. Söz konusu 6 yaşındaki bir çocuksa eğer malum herşeyi düşünmeniz gerekli. Sıkılırsa diye uçurtma bile aldık :-) Sabah Fulya ile ayaküstü sohbetimizde yürüyebilir mi acaba dedik durduk birbirimize :-) Haklı. Anne olarak endişeli olması çok normal. Nilüfer ile bir ara yan yana geldik, dedik ki yürüyemezse ne yaparız diye. Gözümüze Cüneyt'i kestirdik malum sportif yapılıdır arkadaşımız :-) Amannn, düşünmeye gerek yok, çantaya oturtturur ,Cüneyt sırtında taşır dedik kendi kendimize :-)
Vayyy arkadaş :-) Yağız parkuru en başta bitirdi :-) Yürümesinin güç olacağını düşünen bizler, inanın ona zor yetiştik. Yağız' ın dışında Ege ve Coşkun'da öyleydi. Gerçekten yorulmuyorlar ya da yorulduklarını anlamıyorlar. Enerjilerine hayran olmamak elde değil. Bizim üç küçük keçimiz değişik parkurlarda hep en önce bitirdiler valla :-) Hele ki Yağız daha 6 yaşında tam 7 km orman içi patikada yürüdü ki hem de bizi hiç yormadan. Gerçi bir ara ısırgan ile tanışınca çığlık atsada o bile bir iki dakika sürdü :-)
Vayyy arkadaş :-) Yağız parkuru en başta bitirdi :-) Yürümesinin güç olacağını düşünen bizler, inanın ona zor yetiştik. Yağız' ın dışında Ege ve Coşkun'da öyleydi. Gerçekten yorulmuyorlar ya da yorulduklarını anlamıyorlar. Enerjilerine hayran olmamak elde değil. Bizim üç küçük keçimiz değişik parkurlarda hep en önce bitirdiler valla :-) Hele ki Yağız daha 6 yaşında tam 7 km orman içi patikada yürüdü ki hem de bizi hiç yormadan. Gerçi bir ara ısırgan ile tanışınca çığlık atsada o bile bir iki dakika sürdü :-)
Gözlemlediğimi yazıyorum, aslında çocuklar doğada ihtiyaçları olan özgürlüğü gideriyorlar. Onların açık havada koşmaya, kırlarda yuvarlanmaya, keşfetmeye, koklamaya, dokunmaya ihtiyaçları var. Çiçeklere, yapraklara dokunurken bile öyle özenli davranıyorlar ki, el değmemiş doğanın gayet farkındalar. Özgüvenleri o kadar yüksek ki.
Yola yeni çıkmıştık. Yağız yanımdaydı. Sağına soluna şöyle bir bakındı. Nerden yürüyeceğiz dedi. Dedim ki ' bak tatlım bunlara patika deriz, diğer adı keçi yolu, bunların arasından yürüyeceğiz ' .Ben sadece tek bir cümle kurdum, Yağız şelaleye kadar en önde giderek cümlemin noktasını koydu :-)
An geldi burda ne kadar yaşayacağız diye sordu, an geldi bunlar ne anneeee diye bağıran çocuk sesi :-) Herşey için soruları ve soruları için cevapları var.
Üç küçük keçimizin yaş grupları birbirinden farklı. O yüzden doğada verdikleri tepkilerde farklı. Mesela yaşı gereği Yağız herşeyi sorgularken, Ege dağcı olmaya karar verdi :-) Coşkun ise teyzesinin çantasını taşımalı :-) Çok ağırmış, o taşıyabilirmiş :-) Belki de hepsinin tek ortak noktası keşfetme merakları. Malum doğada karşılaştıkları böcekleri inceleme çabalarını ve dokunma isteklerini es geçmemek lazım :-)
Katıldıkları ayrı etkinliklerde, her biri bizlerle her şeyi paylaştı. Çay demlerken,yemeği hazırlarken yardım ettiler. Yağız' ın şelaleye vardığımızdaki çığlıklarını sanırım hala herkes hatırlıyordur :-) Ne kadar burda yaşayacağız diye sorduğunda, birkaç saatliğine dediğimizde her ne kadar dudağını aşağı düşürse de anne şelale, anne şelale diyerek kahkahalar attı.
Her biri kırlarda yuvarlandı, uçurtma uçurdular,şen kahkahaları kuş sesleriyle birbirine karıştı. Biz büyüklerle geçirdikleri gün boyunca gülücükleri yüzlerinden hiç eksik olmadı.
Yoruldular evet. Akşam dönüşte her biri annesinin omzunda uyuyakaldı. O hallerini hatırlamak bile güzel bir tebessüm bırakıyor insanın yüzünde.
Doğa ile aralarında bağ kuruldu. Doğada yürüyüş yapmaktan çekinmediler. İnanıyoruz ki, her biri geçirdikleri o günü hayatları boyunca unutmayacaklar.
Çocuklarımıza anlattığımız masallar bile orman ve hayvan sevgisi değerlerinin kazanımı üzerine.
Sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak, çocuklarımızı doğa ile tanıştıralım.
Hayatımızda bir değişiklik yaparak, çocukluğumuzda eksik olmayan uçurtmalarımızı, çocuklarımızla beraber kırlarda uçuralım...
Yola yeni çıkmıştık. Yağız yanımdaydı. Sağına soluna şöyle bir bakındı. Nerden yürüyeceğiz dedi. Dedim ki ' bak tatlım bunlara patika deriz, diğer adı keçi yolu, bunların arasından yürüyeceğiz ' .Ben sadece tek bir cümle kurdum, Yağız şelaleye kadar en önde giderek cümlemin noktasını koydu :-)
An geldi burda ne kadar yaşayacağız diye sordu, an geldi bunlar ne anneeee diye bağıran çocuk sesi :-) Herşey için soruları ve soruları için cevapları var.
Üç küçük keçimizin yaş grupları birbirinden farklı. O yüzden doğada verdikleri tepkilerde farklı. Mesela yaşı gereği Yağız herşeyi sorgularken, Ege dağcı olmaya karar verdi :-) Coşkun ise teyzesinin çantasını taşımalı :-) Çok ağırmış, o taşıyabilirmiş :-) Belki de hepsinin tek ortak noktası keşfetme merakları. Malum doğada karşılaştıkları böcekleri inceleme çabalarını ve dokunma isteklerini es geçmemek lazım :-)
Katıldıkları ayrı etkinliklerde, her biri bizlerle her şeyi paylaştı. Çay demlerken,yemeği hazırlarken yardım ettiler. Yağız' ın şelaleye vardığımızdaki çığlıklarını sanırım hala herkes hatırlıyordur :-) Ne kadar burda yaşayacağız diye sorduğunda, birkaç saatliğine dediğimizde her ne kadar dudağını aşağı düşürse de anne şelale, anne şelale diyerek kahkahalar attı.
Her biri kırlarda yuvarlandı, uçurtma uçurdular,şen kahkahaları kuş sesleriyle birbirine karıştı. Biz büyüklerle geçirdikleri gün boyunca gülücükleri yüzlerinden hiç eksik olmadı.
Yoruldular evet. Akşam dönüşte her biri annesinin omzunda uyuyakaldı. O hallerini hatırlamak bile güzel bir tebessüm bırakıyor insanın yüzünde.
Doğa ile aralarında bağ kuruldu. Doğada yürüyüş yapmaktan çekinmediler. İnanıyoruz ki, her biri geçirdikleri o günü hayatları boyunca unutmayacaklar.
Çocuklarımıza anlattığımız masallar bile orman ve hayvan sevgisi değerlerinin kazanımı üzerine.
Sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak, çocuklarımızı doğa ile tanıştıralım.
Hayatımızda bir değişiklik yaparak, çocukluğumuzda eksik olmayan uçurtmalarımızı, çocuklarımızla beraber kırlarda uçuralım...
28 Mayıs 2014 Çarşamba
Sansarak Kanyon Geçişi Keşif Notları
Arama motoruna yazın efendim. Sansarak Kanyonu. Muhtemelen birkaç fotoğrafa baktıktan sonra ilktepkiniz vayyy vayyy vayyy demek olacaktır. Biraz daha araştırmanız derinleşince Bursa' da zortrekking parkurları arasında. Hay Allah ya dediğinizi duyar gibiyim :-) Belki de kendi sesimi duyuyorumdur :-)
Keşif için nereye gitsek derken Sansarak Köyü muhtarı İsmail Abimizi aradım. Telefonda 10 dakika görüşme yaptıktan sonra, dedim ki biz burayı görmeliyiz. Çok güzel anlattı telefonda, anlata anlata bitiremedi :-) Tamam tamam geliyoruz dedim.
25 Mayıs Pazar
Yine üç keçi düştük yola. Keşifte bu hafta Nilüfer ile bize İlhan eşlik edecek. Bir gün öncede görüşmüştük, baktım İlhan bizden daha heyecanlı. Dedik çok güzel olucak :-)
Sansarak Köyü; Bursa'nın İznik İlçesi'ne bağlı 750 yıllık tarihi geçmişe sahip Osmanlı köylerinden biri. İznik' e 17 km uzaklıkta, Samanlı Dağları ile Karasu vadisi arasında kurulmuş tipik manav köyü. İznik ilçe merkezine vardıktan sonra, Bilecik yolu başlangıcından 1-2 km sonra Sansarak tabelasından sola dönüş yaparak köye ulaşıyoruz. Yollar virajlı olduğu için benim çevreyi gözlemleme şansım fazla olamadı ama renklerin dansı çoktan başlamış buralarda.Köye girdiğinizde dikkatinizi evlerin kerpiç olması çekiyor. Aylardır o kadar çok köy gezdik ki istikamet artık belli. Minareyi gör, camiyi bul, pıt yanında köy kahvesi :-) Çok aradık dermişim ama bulduk.Muhtar İsmail Abimiz ayakta karşılıyor bizi. Başlıyor anlatmaya. Köyde 104 hane var ve ortalama nüfus sayısı 600 kişi. Kahvaltı edicez malum 2 saatlik yoldan geldik. Çay olmazsa olmaz. O da ne ...
Çaylar burda açık odun ateşinde pişiyor. Tavşan kanı valla. Kaldı mı böylesi ya derseniz kalmış işte :-) Lezzeti ise doyumsuz. İçtikçe içesi geliyor insanın ki biz de zaten öyle yapıyoruz :-) Bu kadar lezzetli çay içtiğimi hatırlamıyorum. Hep bir ağızdan başlıyorlar anlatmaya. Domatesimiz,fasulyemiz çok güzeldir. Mutlaka Ağustos ayında gelmelisiniz diyorlar. Not ediyoruz hemen. Domatesimize İstanbul' da kanyon domatesi derler diyorlar gülüşüyoruz :-)
İsmail dede 94 yaşında. Köyün en yaşlılarından. Anlatıyor Kemal Sunal geldi, şalvar giydi diye :-) Buruk bir gülümseme kaplar ya içinizi. Eskiyi hatırlarsınız bir an olsun. Rahmet istedi. Yıldızlar yağsın üzerine, mekanı cennet olsun. Kemal Sunal filmlerini sevmeyen var mı, ben tanımıyorum...
Davacı filmi burda çekilmiş. Nasıl çekildiğini bile hatırladığı kadarıyla anlatıyor.
Çok başka insandı beeeee diyor uzatarak :-)
Filmin çekildiği evde hala yaşayanlar var. Evi görmek bile eski Yeşilçam filmlerine götürüyor insanı.
Görmek bile güzeldi.
Köyden ayrılarak, kanyona doğru hareket etmeye başlıyoruz.
Yarım saat orman içi patikadan yürüyoruz kanyona ulaşmak için. Patika yolların altında köy halkının kayalı dere adını verdiği derenin su sesi yol boyunca eşlik ediyor bize.
Kanyon içerisinde irili ufaklı birçok şelale ve gölet var.
Doğanın bağrında, heyecan ve merakla başlıyoruz yol boyunca fotoğraf çekerek yürümeye. Doğada bıraktığımız her ayak iyimiz adeta ruhumuzu dinlendiriyor.
Yürüdüğümüz yol tam bir görsel şölen. Her renk var çevremizde. Yollar dar, keçi yolları :-)
rehberlik eden İsmail Abimiz kanyona her az kaldı dediğinde, heyecanımız kat ve kat artıyor, merak duygumuz gittikçe amberleşiyor.
Ve kanyondayız.
Vay arkadaş :-) Muhteşem
Kanyon girişinde açıkçası biraz zorlu ama yapılamayacak derecede zor değil. Çok zevkli. Kayaların üzerinden atlamak, suyla samimi olmak falan işte :-) Belli ki bugün bolca ıslanıcaz.
Biraz kanyonda ilerledikten sonra, dev kazanı olan köylülerin döner şelale adını verdikleri gölete geliyoruz ki İlhan dayanamayıp yüzüyor.
Biraz cesaret derken, bakmışız ki yüzüyor.
Kayaların sulak yerlerinde salyangozlar var. Bolca fotolarını çektik canların. Ağaçların yapraklarından neredeyse gökyüzü gözükmüyor. Son derece heyecan verici bir doğaya sahip. Saklı cennet derken doğru demişler...
Kanyon geçişimiz yaklaşık 4 km ve ortalama 4 saat sürdü.
Derenin zaman zaman içinden, bazen de yanındaki patikadan yürüdük. Kanyonda gün içinde normal yürüyüş yaptığımızı hatırlamıyorum nerdeyse:-) Kaç kez tırmandım, kaydım, süründüm bilmiyorum. Yarı belimize kadar su içine girdiğimiz anlar oldu. Tün gün boyunca acaba sağ ayakla mı bassam yoksa solla mı vb. düşünceler geçti durdu zihnimden. Buraya deliye üstüne para versen gelmez dediğim, ofladığım pufladığım çok oldu :-)
El değmemiş tabiatı, el değmemiş güzelliğe sahip. Kuru gidip, kuru dönme şansınız nerdeyse imkansız.
Değer miydi derseniz değerdi :-) Kayalardan tutunarak, sulara bata çıka yürümeye çalışmak tarif edilemez bir duygu. Suyun içinde yürümek ise inanılmaz keyif verici.
Kayalardan atlamaya çalışırken, sıkıntılı ve heyecanlı anlarda yaşadık. Hepsinden önemlisi birbirimize yeri geldi el olduk, yeri geldi ayak olduk. Destek olduk...
Kanyon geçişi benim ilk deneyimim açıkçası. Bilseydim bu kadar güzel ve zevkli olduğunu mutlaka daha önce denerdim. Benim için muhteşem bir deneyimdi.
Tadı damağımda kaldı desem sanırım eksik demiş olmam.
Diyeceğim o dur ki mutlaka gidip görmelisiniz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)